• info@hamzababa.com

Şah Hatayi (Şah İsmail)

[featured-video-plus]

Yedi Ulu’lardan biri olarak kabul gören Hatayi‘nin gerçek adı Şah İsmail’dir. İran‘ın Erdebil şehrinde 1487 yılında dünyaya geldiği bilinmektedir. Babası Şeyh Haydar, annesi Akkoyunlu Hükümdarı olan Uzun Hasan’ın kızı Alemşah Halime Begüm Sultan’dır.

Âdem oldum geldim Âdem içine
Nasîb olmaz dürlü candan içeru
Zenbûr olub kândan kâna geçerken
Bir kâna uğradım kândan içeru

Kardaş gel erkâna bu erkân değil
Oynatma atını bu meydân değil
Süleyman’dan esen Süleyman değil
Süleyman var Süleyman’dan içeru

İrfân meclisinde irfân almışam
Lâ’l-i Bedahşan’dan mercân almışam
Bin cânı verüben bir cân almışam
Ol cânı saklaram candan içeru

Hatâyî Sultân’ın nutkunu hakla
Ne dileğin varsa kendinde yokla
Mürşidin pendini iyice sakla
Damardan ilikten kandan içeru

Babası Şeyh Haydar‘ın 1488 yılında ölümünden sonra dayısı tarafından iki kardeşiyle birlikte düşmanlarından kaçırılarak Şiraz‘a gönderilmek zorunda kalmıştır. Şiraz’da Vali tarafından iki kardeşiyle birlikte bir süre hapse atıldığı rivayet edilmektedir.

Akkoyunlu hükümdarı Sultan Yakup‘un ölümü üzerine oğlu Rüstem saltanat mücadelesinde Şah İsmail ve kardeşlerinden yararlanmak amacıyla üç kardeşi hapisten kurtarır, Şah İsmail‘in ağabeyi Sultan Ali, katıldığı iki savaşı da kazanarak Tebriz‘e döndüğünde parlak bir törenle karşılanır. Ama üç kardeşin halk üzerinde manevi etkisi, Sultan Ali’nin kazandığı zaferler Rüstem Bey‘i korkutur, onları ortadan kaldırmanın yollarını ararken durumu sezen Sultan Ali kardeşleriyle birlikte Erdebil‘e gitmeye karar verir. Sultan Ali yolda kendilerini izleyen Rüstem Bey‘in askerleri tarafından şehit edilir. Fakat iki kardeşini yedi müridiyle Erdebil‘e göndermeyi başarır.

Şah İsmail ve kardeşi İbrahim burada müritlerince korunur. Sürekli izlendikleri için bir süre sonra Bağru dağına, oradan da GilanGaskarReşt ve Lahican‘a kaçırılırlar. Lahican‘da Kar Kaya’nın evinde saklanan Şah İsmail ilköğrenimini özel bir öğretmenden görür.

Babasının müritleri dört bir yandan onu görmeye gelirler. Yakalanamadığını gören Rüstem BeyLacihan üzerine yürümeye hazırlanırken öldürülünce (1497), Şah İsmail harekete geçer.

Müritlerini toplayıp Hazar kıyılarındaki Aravan‘a (1500), oradan Erdebil‘e gelir. Kendisine katılan Türk Oymaklarıyla birlikte yeterince kuvvet topladığını görünce ilk olarak babasının ve Şiilere yapılan eziyetlerin öcünü alma yolunu tutar. Tebriz‘e gelip taç giydiğinde (1502), babasının öcünü almış, Bakü’yü ele geçirmiş, Nehcivan‘da Elvend Bey‘i yenmiştir. Şah İsmail‘in bundan sonraki yaşamı Şiiliği yaymak, Safevi Devletinin sınırlarını genişletmek için yaptığı savaşlarda geçer.

Devletin sınırları genişleyip Şiilik Anadolu’ya doğru hızla yayılınca Osmanlı’nın dikkatini çeker. Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim’le 19 Mart 1514’de yaptığı Çaldıran’daki savaşını kaybeder. Bu yenilgiden sonra Tebriz‘e döndüyse de eski gücünü yitirdiği gibi uğradığı ruhsal çöküntüyle de inzivaya çekilir. Oğlu Tahmasb’ı yerine atabey olarak bırakır, her yılını ayrı bir kentte geçirerek yaşamını tamamlar. 1524’de 37 yaşında iken Azerbaycan’da Hakk’a yürür. Cenazesi Erdebil’e götürülerek, dedesi Şeyh Safiyüddi’nin türbesi yanında toprağa verildi.

Şah İsmail, Hatayi mahlasıyla şiirler yazmıştır.

Allah Allah din gaziler
Gaziler deyin şah menem
Karşu gelün secde kılun
Gaziler deyin şah menem

Uçmakta tuti kuşuyam
Ağır leşker er başıyam
Men sufiler yoldaşıyam
Gaziler deyin şah menem

Ne yerd'ekersen biterim
Handa çağırsan yeterim
Sufiler elin dutarım
Gaziler deyin şah menem

Mansur ile darda idim
Halil ile narda idim
Musa ile Tur'da idim
Gaziler deyin şah menem

Tahkıyk ile şahı tanun
Nevruz edin şaha yetün
Hey gaziler secde kılun
Gaziler deyin şah menem

Kırmızı taclu boz atlu
Ağır leşkeri nisbetlü
Yusuf Peygamber sıfatlu
Gaziler deyin şah menem

Hatai'yem al atluyam
Sözü şekerden datluyam
Murtaza Ali zatluyam
Gaziler deyin şah menem

Aruz ve heceyle yazdığı şiirler Azerbaycan edebiyatının Nesimi ve Fuzuli arasındaki döneminin en güçlü temsilcisi olduğunu kanıtlar.

Özellikle heceyle yazdığı şiirler Anadolu’da gelişen tekke edebiyatını büyük ölçüde etkiler. Alevi-Bektaşi edebiyatının en güzel örneklerini sunar.